En İyi Bilim Kurgu Kitapları (15 Kitap)


Türkçe olarak da basılmış binlerce bilim kurgu romanı var. Ancak içlerinden bazıları adeta yıllara meydan okumuş ve halen en popüler ve sevilen bilim kurgu romanları arasında gösteriliyor. Biz de sizler için Türkiye'de en çok sevilen ve listeye giren kitapları bir araya topladık. Listedeki kitaplar güzellik ya da puan sırasına göre değil, tamamen karışık olarak sıralanmıştır. Eğer listede olmasını düşündüğünüz kitaplar varsa siz de yorum olarak yazabilirsiniz.

1- Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (George Orwell)



Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmasının öyküsü anlatılıyordu. Ama zamanla hayvanların zeki ve iktidar düşkünü önderleri olan domuzlar, devrimi yolundan saptırarak insanlardan daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kuruyorlardı. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan “Hayvan Çiftliği”ni 1949'da “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı roman izledi. Orwell'in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkiledi.

2- Karanlığı Taramak (Philip K. Dick )


Sanırım bu benim başyapıtım diyor Dick, kitabın hemen başında. Uyuşturucudan örülü, her şeyin uyuşturucu üstüne kurulduğu bir ters ütopya, 68'in boşlukta çiçek yetiştirebilen kuşağına küçük bir selam, belli belirsiz bir gülümseme. Kaybedenler Kulübü her şeyin kenarında durup, sorulmuş her sorunun ancak yeni bir soruya sebep olacağını bilerek, tipik 6.45 BK metinlerinden birini daha tedirginlikle sunar. Kısaca söylemek gerekirse; Yaşayıp ölmek ve diğer şeyler üzerine bir kitap.

3- Dune: Çöl Gezegeni (Frank Herbert)


"Biz Caladan'lıyız; orası insan türü için cennet gibi bir dünyaydı. Caladan'da fiziksel ya da zihinsel bir cennet inşa etmeye hiç gerek yoktu; dört bir yanımızda gerçekliği görebiliyorduk. Ve ödediğimiz bedel insanların yaşamlarında bir cennete sahip olmak için her zaman ödedikleri bedeldi; yumuşadık ve üstünlüğümüzü kaybettik."

Frank Herbert'in on iki milyondan fazla satan muhteşem DUNE serisi, insanoğlunun hayal gücünün büyük başarıları arasındadır. Bir mesih efsanesi olan DUNE, liderleri niçin sorgusuz sualsiz izlediğimizi anlatır. 


4- Otostopçunun Galaksi Rehberi (Douglas Adams)


"Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve saridir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hâlâ çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler. Bu gezegenin şöyle bir sorunu vardı - daha doğrusu eskiden vardı: Üzerinde yaşayan halkın büyük bölümü çoğu zaman mutsuzdu. Bu sorun için pek çok çözüm önerilmişti, ama bunların çoğu genellikle yeşil renkli küçük kâğıt parçalarının hareketleriyle ilgiliydi. Bu da tuhaftı, çünkü aslında mutsuz olanlar yeşil renkli küçük kâğıt parçaları değildi. Bu nedenle sorun varlığını sürdürdü; halkın çoğunun durumu kötüydü ve onların büyük bölümüyse sefildi, dijital kol saatleri olanlar bile. Her şeyden önce, ağaçlardan inmekle büyük bir hata ettiklerini düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. Bazıları ağaçlara çıkmanın bile yanlış bir hamle olduğunu ve hiç kimsenin okyanuslardan asla ayrılmamış olması gerektiğini söylüyordu. Sonra adamın birinin, değişiklik olsun diye bundan böyle halka nazik davranmanın ne kadar iyi olacağını dile getirdiği için bir ağaca çivilenmesinden yaklaşık ikibin yıl sonra, bir perşembe günü Rickmansvvorth'de küçük bir kafede tek başına oturan bir kız, bunca zamandır ters giden şeyin ne olduğunu birdenbire fark edip en sonunda dünyanın nasıl iyileştirilebileceğini ve mutluluğun hüküm sürdüğü tir yere dönüştürülebileceğini anlamıştı. Bu sefer doğru olanı bulmuştu, bu işe yarayacak ve hiç kimsenin bir yerlere çivilenmesi gerekmeyecekti. Ama ne yazıktır ki, bir telefon bulup birilerine bundan söz edemeden korkunç, aptal bir felaket meydana geldi ve fikir sonsuza dek yitip gitti. Bu, o kızın öyküsü değil. Ama o korkunç, aptal felaketin ve onun doğurduğu bazı sonuçların öyküsüdür.

5-  Rama'yla Buluşma (Arthur C. Clarke )


Dev bir metalik silindir muazzam bir hızla güneşe yaklaşmaktadır. İnsanlığın karşılaştığı yabancı bir uygarlığa ait ilk ürün... Teknolojik mucizelerin ve yapay ekolojinin dünyası... 'Clarke'ın yazdığı en iyi romanlardan biri... Gerilim ve gizem dolu' -Sunday Times- 'Arthur C. Clarke... fizik ve astronomi konusunda olağanüstü bilgili ve yazın dünyasının en şaşırtıcı hayal güçlerinden birine sahip.' -New York Times- 'Son 40 yılın bilimkurgu yazarlarının çoğu için, bu türün temellerini oluşturdu ve bilimkurgu okuruna evrenin gizem ve tehlikelerini anlatan romanlar yazdı.'

6-  2001: Bir Uzay Efsanesi (Arthur C. Clarke)


Ay'da ortaya çıkarılan bir bilinmezlik; Bu keşfin açtığı ufuklar öylesine engindir ki... İlk kez Güneş Sistemi'nin derinliklerine insanlar gönderilir. Ama bu insanlar, hedeflerine ulaşmadan bir şeyler ters gitmeye başlar. Ürkütücü biçimde ters... 

Ay'a ayak basmanın henüz hayal olduğu bir dönemde yazılan ve yüzyılımızın en yaratıcı filmlerinden birine konu olan, olağanüstü, çarpıcı bir kitap. 2001: Bir Uzay Efsanesi, insanın evrendeki yeri sorusuna cevap arıyor. 

Bir Uzay Efsanesi serisinin ilk kitabı olan 2001, Arthur C. Clarke'ın, kitabının oluşumunu anlatan önsözü ve bu sıradışı romana kaynak olan "Gözcü" ve "Şafakta Karşılaşma" isimli iki kısa öyküyle birlikte.


7- Kobay (Daniel Keyes)


Çok düşük bir IQ ile doğan Charlie, araştırmacıların, zeka seviyesini artıracak deneysel ameliyatı gerçekleştirmeleri için kusursuz bir denektir. Bu deney Algernon adındaki laboratuar faresinde denenmiş ve büyük bir başarı elde edilmiştir. Ameliyattan sonra, Charlie'nin durumu kendi yazmış olduğu raporlarla takip edilmeye başlanır. İlk yazdığı raporda çocuksu bir dil ve imla hataları hakimdir. Beynindeki gelişmeye paralel olarak okuması, yazması ve konuşması da gelişmektedir. Artık, insanların kendisiyle dalga geçemeyeceğini ve bir sürü arkadaş edineceğini düşünür. Fakat, zekası normalin çok üstüne fırladığından, çevresinde yadırganır, kıskanılır ve istemiş olduğu arkadaşları edinmekte yine başarısız olur ve yine yalnızdır...Bu deney, son derece önemli, bilimsel bir buluş olarak görünüyordu, ta ki Algernon'da ani bir gerileme baş gösterene kadar... Acaba Charlie'de de aynı gerileme olacak mıydı?

8- Zamanda Kıvrılma (Madeleine L'Engle)


Karanlık ve fırtınalı bir geceydi. Meg Murry, küçük kardeşi Charles Wallace ve annesi gece yarısı mutfakta bir şeyler atıştırırken, hayatlarını tamamen değiştirecek konukları kapıdan içeri girdi.

"Çetin gecelere bayılırım," dedi dünyaya ait olmayan garip yabancı. "Rüzgara yakalandım ve yolumdan savruldum o kadar. Şuracıkta birazcık oturayım, sonra hemen yola koyulmalıyım. Yol dedim de aklıma geldi, beşinci boyuta yolculuk diye bir şey vardır." 

Meg'in babası, gizemli bir şekilde kaybolmadan hemen önce zamanda yolculuğun beşinci boyutuyla ilgili deneyler üzerinde çalışıyordu. Meg, Charles Wallace ve arkadaşları Calvin'in onu kurtarma vakti gelmişti. Acaba uzaydaki nefes kesen yolculukları sırasında karışlaşacakları şeytani güçleri at edebilecekler miydi?


9- Mars Yıllıkları (Ray Bradbury)


“Geldiler, çünkü korkanı vardı, korkmayanı vardı, mutlusu vardı, mutsuzu vardı. Herkesin bir sebebi vardı. Bir şey bulmaya, ya da birşey elde etmeye bir şey kazıp çıkarmaya ya da gömmeye geliyorlardı."

Mars Yıllıkları’nda Bradbury, usta öykücülüğünü bir kez daha kanıtlıyor. Birbirini izleyen öykülerde, Mars’ın keşfini ve ilk yerleşimlerini okurken, aslında kendimize tutulmuş bir aynaya bakıyoruz. Bradbury, bize bizi anlatıyor: Mars’da ya da Dünya’da, insan her yere kendini taşıyor, korkularını, zaaflarını, merakını…

“Ray Bradbury bizi, aynaların yaşama biçimimizi merhametsizce yansıttığı, kendi içimizdeki ve uygarlığımızdaki hataların abartılarak altının çizildiği bir koridora sokar. Gizli okşayışlarla bizi önce bir memnuniyete sürükler, ardından da ‘Dünya’nın çarpık, öğütücü, açgözlü düzeni’yle insafsızca yüzleştirir.”


10- Android'ler Elektrikli Koyun Düşler mi? ( 
Rick Deckard, yatağının yanındaki uyarıcının otomatik sinyalinin yaydığı tatlı ve küçük bir elektrik akımı tarafından uyarıldı. Şaşkınca yataktan kalktı. Önceden uyarılmadan kendini uyanık bulması onu daima şaşırtırdı. Rengârenk pijamasıyla ayakta gerinirken, yatakta karısı Iran; gri ve donuk gözlerini aralayıp söylendi ve yeniden kapadı. 'Penfield'ını çok hafif kurmuşsun, ' dedi Rick. 'Onu tekrar kurduğumda kolayca uyanabileceksin ve Rick karısının yanına oturarak ona doğru eğildi ve yumuşakça anlatmaya çalıştı.: 'Eğer akım gücünü gerektiğince yükseltirsen uyandığına memnun olursun. Tüm sorun bu. Şayet C'ye kurarsan sınırı aşmış olursun ve bu tıpkı bende olduğu gibi bilincin oluşmasını engeller.' Rick dünyayla barışık olduğu için kendi ayarı D'deydi. Karısının çıplak ve solgun omzuna yavaşça dokundu.
Aldous Huxley)


Cesur yeni Dünya bizi Forddan sonra 632 yılına götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında Cemaat, Özdeşlik, İstikrar yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezinde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, annelik ve babalık pornografik birer kavram olarak görülür. Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya uykuda eğitim ile sağlanır. Hipnopedya seyesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. Herkes herkes içindir.

12- Zaman Makinası (H.G. Wells)


Bir bilim adamı zamanda yolculuk edebilen bir makine icat eder. Ama arkadaşları bunun gerçek olabileceğine inanmaz ve onunla alay ederler. Bunun üzerine Zaman Yolcusu makinesine atladığı gibi, soluğu binlerce yıl sonrasında alır.
Makinesinden indiğinde insan ırkının son temsilcileri olan küçük Eloilerle tanışır. Ama dünya üzerinde sadece bu sevimli canlılar yaşamaz. Dünyanın diğer ev sahipleri Morlocklar yeraltında gizlenen, korkunç dev yaratıklardır. Ne yazık ki, Zaman Yolcusunun buradan tek kaçışı olan makinesi onların mağarasındadır. 

13- Fahrenheit 451 (Ray Bradbury)


Belirsiz bir gelecekte, özel yanmaz giysileriyle itfaiyeciler kimi evlere düzenledikleri baskınlarda içinde su yerine gazyağı bulunan hortumlarla evlerde ele geçirdikleri kitapları yakarlar. İtfaiyecilerin tek görevi budur. İşini seven bir itfaiyeci olan Guy Montag, bir gün bir genç kızla karşılaşınca kafasında o güne kadar hiç sorgulamadığı sorular uyanmaya başlar. Kitaplar nasıl şeyledir, insanların birlikte yanmayı bile göze aldığı bu kitaplarda neler vardır? Montag artık işini, eşini ve tüm yaşamını başka bir gözle değerlendirmeye başlar. Kitapları düşünür ve her kitabın arkasında bir insanın varlığını duyumsar, çünkü her kitabı bir insan düşünüp yaratmıştır. Montag bundan sonra, yakmak için girdiği evlerden kitap çalmaya başlar ve gelişen olaylar sonucunda yasa dışı, aranan bir suçlu durumuna düşer.

14- Şehir ve Yıldızlar (Arthur C. Clarke)


Diaspar şehri, bilgisayarlar ve sanal gerçeklik sayesinde insanların yaşlanmalarının engellendiği, binlerce yıl yaşadıkları ve hayatın mükemmelleştirildiği kapalı devre bir kolonidir. Şehrin kendine yeten teknik, düşünsel ve sanatsal sürekliliği bir gün dışarıda ne olduğunu merak eden biri tarafından tehdit edilir. Alvin var olanın dışında başka yaşamları arayan uyumsuz bir dehadır.

15- Gökteki Göz (Philip K. Dick)


Başlangıçta basit bir kaza gibi görünüyordu. Ama uyandıklarında duaların da, bedduaların da gerçek olduğunu farkettiler.

Dünya gök kubbede yalnızdı. Alevler içindeki küçücük bir başka küre, hareketsiz ve dev bir kütlenin çevresinde uçuşan pervane gibi Yer'in çevresinde daireler çiziyordu. Bunun Güneş olduğunu kederli bir heyecanla kavradı. Ufacıktı. Ve hareket ediyordu. Yerin'de aşağılarında kızılımsı bir katmanın, gri bulanıklığın çok daha derinlerinde başka bir katın daha var olduğunu gözlemlem onu şaşırtmadı. Sanki evrenin ta dibinde ilkel bir maden ocağı çalışıyor gibiydi. Demirci ocakları, yüksek fırınlar ve uzaklarda bir yerde bir çeşit kaba volkanik kaynama, gri bulanıklığın içinde kızıl pırıltılar saçıyordu.


Hiç yorum yok